17 Kasım 2017 Cuma

aforizma 289

İnsanın beslendiği en güçlü kaynak sevgi kaynağıdır. Diğer kaynaklarda olduğu gibi, kaynak ne kadar saf olursa besleyiciliği de o derece kuvvetlidir. Sevginin en makbulü en saf olanıdır. Birisine aşık olmak ya da bir yemeği çok sevmek türünden sevgiler saf sevgi değildir. Onlar sadece saf sevgiyi bir ayna gibi yansıtma görevi görürler. Burada sevilen şey saf sevgiyi yaşamaya aracı olur. Bir aracı vasıtasıyla sevgiyi yaşamak evimizdeki televizyondan doğayı izlemek gibidir. Halbuki evden çıksak doğa dışarıda bizi bekliyor. Ego evimizin içidir. Kapıyı açacak olan anahtarsa kalbimiz. Anahtar hepimizde var ama evin rahatlığına kapıldığımız için kapıyı açmak işimize gelmiyor. Evin içinde yaşamaya o kadar alışmışız ki evin dışına çıkmayı düşünmüyoruz bile. Çünkü evin içinde sahip olduğumuz ve kontrolü bizde olan eşyalar var. Evin dışındaysa özgürlük var ama bu sefer dışarıdaki hiçbir şeye sahip değiliz. Dışarıdaki kuşun ötüşünü büyük keyifle dinleyebiliriz ama o kuşa sahip değiliz. Halbuki evimizdeki kuş kafeste, bizim kuşumuz. Ego sahip olmak ister. Sahip olamadığı şey egoyu kızdırır. O yüzden günümüzde pek çok ilişki sahip olma temellidir. İnsana duyulan aşk da öyle. Aşk sahip olma isteğidir. Bazen ruha, bazen bedene, bazen her ikisine de... bu yüzden sahip olma gerçekleşince aşk da bitiyor. Bu yönüyle ilişkiler sevmekten çok bir mücadeleye benzer. Bu sahip olma mücadelesinde kim ipleri daha çok karşı tarafa veriyorsa o kaybeden taraf oluyor. Bazen sırf bu yüzden sevdiğimizi belli edemeyiz karşı taraf kaçmasın diye. Bazen o kaçtıkça biz daha çok kovalamak isteriz. Zihin kaybetmekten korktuğu için sevilenle ilgili sürekli vesveseler üretir. Kalbinde bunların hiçbirine ihtiyacı yoktur. Sahip olmak istemediği için kaybetmekten de korkmaz. O zaten sevginin kendisidir ve herşeyi olması gerektiği gibi olduğu için sever.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder