7 Kasım 2009 Cumartesi

Mavi Domates Siyah Ölüm

Hayatımıza her geçen gün yeni bir terim, yeni bir kelime giriyor. Genetik bilimi henüz bir toz bulutuyken hormonlu gıdalar vardı hayatımızda. Ardından sırasıyla önce domuz gribi sonra da genetiği değiştirilmiş organizmalar girdi yaşantımıza...

Aslında GDO( genetiği değiştirilmiş organizmalar) ın geçmişi domuz gribinden çok daha önceye dayansa da GDO lar domuz gribinden daha sonra ülkemize girebildi(hatta bu yazının yayınlandığı sıralarda henüz girmemişti). Genetik biliminin gelişmesiyle birlikte bilimsel teknikler uygulamada da kendisine yer buldu ve insanlık yararına (ya da zararına) pek çok yeni ürün hayatımıza girdi ve bir çoğu da girmek üzere. Üstelik öyle hızlı ve tehlikeli gelişti ki bilim, GDO ları duyunca hormonlu gıdaları mumla arar olduk artık!

Genetik bilimi çok geniş bir konu ve sanırım hayatımızın kalan kısmında bu kelimeyi çok daha fazla duyacağız. Mesele sadece domatesteki balık kokusunu gidermekle ya da kanser olmayı önlemekle biteceğe benzemiyor. Hatta önümüzdeki 10 yılda da biteceğe benzemiyor. Genetik bilimiyle beraber insanoğlu neredeyse ölümsüzlüğün kapısını açtı gibi birşey aslında. Şimdi herkes "du bakalım başımıza daha neler gelecek?" diye merakla bekliyor. Çünkü genetik biliminin iyi sonuçları olabileceği gibi kötü sonuçları da var. Bunu da medya da her geçen gün çıkan yeni haberlerden görebiliyoruz.

Artık günümüzde bir organizmanın genleri parçalanabilmekte ya da başka bir organizmaya kopyalanabilmektedir. Bu sayede ülkeler arası savaşlar bile bundan sonra gen savaşları şeklinde olacak gibi görünüyor. Atomu keşfetmiş, ardından da atom bombasını yapmış insanoğlunun bilimsel buluşları her zaman insanlığın yararına kullanmadığı aşikar... Genetik bilimindeki bu gelişmeler ışığında da bir biyolojik silahın günün birinde insanlar üzerinde kulanılmayacağını kimse garanti edemez...

Şimdilik domatesin genlerini patatese, patatesinkileri de bir ineğe kopyalayabilmek mümkün... Yarın kök hücre uygulamasıyla sıfırdan otuziki dişi ağızda yeniden oluşturmak, hatta yaşlanmayı önlemek de mümkün olabilecek. Ama bazı devletlerin diğerlerine hükmedebilmek için bir savaşa bile gerek duymadan gizlice atmosfere bıraktıkları bir biyolojik zehirle onlar üzerinde hakimiyet kurmaları, beyinlerine nüfuz etmeleri, köleleştirmeleri ve hatta topluca öldürmeleri de mümkün olabilecek. Üstelik mevcut bitki örtüsüne ve hayvanlara zarar vermeden sadece insanları öldürecek bombalar yaparak... Böylece o coğrafyadaki bitkisel zenginliklere de ulaşmak mümkün olabilecek.

Genetiği değiştirilmiş hayatlar ve genetiği değiştirilmiş ölümler... Hepsi aynı filmde! Sahi siz hiç mavi domateslerle bezenmiş bir çoban salatası yediniz mi? Ben yemedim. Uzun bir süre de yemeden yaşayabilirim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder